Ticaret Kanunu’nda acente; işletmeye, işletmenin herhangi bir çalışanı gibi bağlı olmayan, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi üstlenen veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse olarak tanımlanmıştır.
Acentelik ilişkisi karşılıklı iki tarafa borç yükleyen acentelik sözleşmesi ile kurulur. TTK madde 109 ile acente, sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde; müvekkilinin işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla yükümlendirilmiştir. Acentenin görev ve faaliyetlerinin kapsamı müvekkilin faaliyetleri ile ilgili sözleşmelere aracılık etmek ve bunları müvekkil nam ve hesabına yapmaktır. Söz konusu faaliyetler acentelik sözleşmesine bağlı olarak gerçekleştirilir. Bu nedenle acenteler aracılık ettikleri ve müvekkilleri adına akdettikleri sözleşmelerin tarafı değillerdir. Sözleşmenin nisbiliği ilkesi gereğince de bu sözleşmelerin hüküm ve sonuçları acenteler üzerinde değil, sözleşmenin tarafı olan müvekkil üzerinde doğar. Sözleşmelerin yapılmasına aracılık eden ve içeriğine hakim olan acenteler, Ticaret Kanunu’nun kendisine yüklediği önemli yetkiler ve sorumluluklar sonucunda taraflar arasında daha aktif rol oynamaya başlamıştır.
Ticaret Kanunu’nun 107.maddesi gereğince acente özel ve yazılı bir yetki almadan, müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Buna göre acentenin tacir adına sözleşme yapabilmesi için özel olarak yetkilendirilmesi gerekir. Acentenin temsilen akdettiği sözleşmeler ancak bu yetki belgesinin alınmasıyla müvekkili bağlayıcı hale gelecektir. Aynı şekilde Türk Borçlar Kanunu madde 504’te davaya vekalette özel yetki verilmesi gereken hallerde sayıldığı üzere davaya vekil sıfatıyla katılan acente, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz. Buna ek olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 74 uyarınca acentenin müvekkil adına tahkim veya hakem sözleşmesi yapabilmesi için bu konuda özellikle ve açıkça yetkilendirilmiş olması gereklidir.
Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda tahkim anlaşması; tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşma olarak tanımlanmıştır. Bu anlaşma ile kişiler arasında ortaya çıkmış veya çıkabilecek uyuşmazlıklar olağan devlet yargısı yerine hakemler tarafından çözülür. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenebilmesi için tahkim anlaşmasına ihtiyaç duyulur. İradi temsilcilerin temsil olunan adına tahkim anlaşması yapması özel olarak yetkilendirmeye bağlanmıştır. Buna göre iradi temsilci olarak kabul edilen acenteye de tahkim anlaşması yapma konusunda özel yetki verilmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ilgili kararında (YHGK., 22.02.2012, E. 2011/11-742, K..2012/82) “hususi ve yazılı bir muvafakat olmadan acentenin müvekkili namına mukavele akdine salahiyetli olmadığını” vurgulamıştır. Ayrıca, hangi hallerde vekile özel yetki verileceğini Borçlar Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu maddelerine atıf suretiyle belirtmiştir. Bu maddelere göre vekilin tahkim sözleşmesi yapabilmesi için özel yetki verilmesi şarttır. Yukarıda da bahsedildiği üzere gerek HMK gerek TBK uyarınca vekilin birtakım işlemleri gerçekleştirebilmesi için açıkça özel olarak yetkilendirilmesi gerekir. Tahkim sözleşmesi yapmak ve hakeme başvurmak da bu işlemler arasındadır.
Ek olarak 11.Hukuk Dairesi ilgili kararında TTK madde 105 uyarınca davacı olan acentenin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, doğrudan doğruya acenteye dava açılamayacağını yalnızca müvekkilini temsilen dava açılabileceğini belirtmiştir. (11. Hukuk Dairesi 2019/181 E. , 2019/7108 K.)
Tüm bu bilgiler ışığında acentelerin tahkim anlaşması yapabilmesi için özel olarak yetkilendirilmesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Özel yetkisi bulunmayan bir acente tarafından imzalanan tahkim anlaşması tahkim anlaşmasının yetki şartlarını sağlamadığından dolayı geçersiz kabul edilecektir. Bu anlaşmanın ayrı bir sözleşme olarak veya esas sözleşmeye bağlı bir tahkim şartı olarak düzenlenmesi farklı bir sonuç oluşturmayacaktır.
KAYNAKÇA
Yargıtay Kararı - 11.HD., E. 2019/181 K. 2019/7108 T. 12.11.2019
Yargıtay Kararı - HGK., E. 2011/742 K. 2012/82 T. 22.2.2012
YAZAR
Tahkim Ekibi
Comments