Delil Sözleşmesi Nedir?
Delil sözleşmeleri, tarafların belli durumlarda ispat konusu olacak vakıaların hangi deliller ile ispat edileceği konusunda tarafların önceden belirlediği kuralları ifade eder. Türk Medeni Usul Hukuku’nda kural olarak kanuni delil sistemi benimsenmektedir. Buna göre ispatın hangi delillerle ve ne şekilde mümkün olduğu kanunda düzenlenmiştir. Bu sistemin istisnalarından biri ise delil sözleşmeleridir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 193. Maddesinde düzenlenen delil sözleşmeleri ile kanunun belirli deliller ile ispatı zorunlu kıldığı hallerde başka delillerle ispatın kararlaştırılması mümkün olduğu gibi; kanunun belirli deliller ile ispatı öngörmediği hallerde ise belirli delilleri ile ispat kararlaştırılabilir.
Delil Sözleşmesi Türleri
Delil sözleşmelerini düzenleyen HMK m.193’te bu sözleşmelerin türlerine ilişkin bir ayrıma gidilmemiş olsa da hükmün gerekçesinde Münhasır Delil Sözleşmeleri ve Münhasır Olmayan Delil Sözleşmeleri olmak üzere ikili bir ayrıma yer verilmiştir.
Münhasır Delil Sözleşmelerinde taraflar, kanunda belirli delillerle ispatı öngörülmeyen ve dolayısıyla başka delillerle ispatı mümkün vakıaların sadece belirli delil yahut delillerle ispatı yönünde bir anlaşmaya varmaktadır. Bu tür sözleşmelere örnek olarak, hakem-bilirkişi sözleşmeleri verilebilir.
Münhasır Olmayan Delil Sözleşmelerinde ise, kanun tarafından belirli delillerle ispatlanması emredilen vakıaların, kanunun öngördüğü delillerin yanında tarafların kararlaştıracağı başkaca deliller ile de ispatı mümkün kılınmaktadır. Senet ile ispat zorunluluğunun olduğu hallerde başka delil/deliller ile ispata ilişkin tarafların sözleşme akdetmesi, bu türden bir sözleşmeye örnek teşkil edebilir.
Delil Sözleşmesinde Şekil
Hukukumuza göre bu sözleşmeler; yazılı şekilde veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyan şeklinde olmak üzere iki yol ile yapılmaktadır.
Yazılılık koşulunun sağlanabilmesi için adi yazılı şekil yeterlidir. Yazılı delil sözleşmesi, davadan önce yapılabileceği gibi dava sırasında da akdedilebilir. Bu delil sözleşmesi, bağımsız bir sözleşme olarak düzenlenebileceği gibi; başka bir sözleşmeye, sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların belli bir delil ile ispat edilebileceğine ilişkin delil hükmü olarak da eklenebilir.
Mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanla delil sözleşmesinin kurulmasında ise, taraflarca uyuşmazlık çıkmadan önce kurulmamış bir delil sözleşmesinin, mahkeme önünde tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının tutanağa geçirilmesi suretiyle bu sözleşme akdedilmektedir.
Delil Sözleşmesi’nin Geçerlilik Koşulları
Bir delil sözleşmesinin geçerli olabilmesi için öncelikle sözleşmeye konu uyuşmazlığın belirli ya da belirlenebilir nitelikte olması ve spesifik bir vakıaya işaret etmesi gerekmektedir. Bu durumda, “Taraflar arasında çıkacak tüm uyuşmazlıklarda tanık beyanı ile ispat mümkündür.” Şeklinde bir delil hükmü genel nitelikte olması dolayısıyla geçersizdir.
Delil sözleşmesinde, vakıayı ispatlayacağı hususunda anlaşmaya varılan delillerin, sözleşme ile caiz kılınan veya yasaklanan delillerin belirli ya da belirlenebilir nitelikte olması gerekir.
Delil sözleşmeleri, ancak taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda işlev kazanmaktadır. Re’sen araştırma ilkesinin söz konusu olduğu hallerde, hakimin tüm delillere kendiliğinden başvurabilmesi mümkün olduğundan yapılan delil sözleşmeleri geçersizdir.
Tarafların delil sözleşmesi yapma özgürlüğü kanun hükmü ile de sınırlandırılmıştır. HMK m.193/2 uyarınca tarafların ispat hakkını kullanmasını fevkalade derece güçleştiren yahut imkansız kılan delil sözleşmeleri geçersizdir. Bu hükme ilişkin olarak, Anayasa’nın 13. Maddesi’nde yer alan “hakkın özüne dokunma” ve “ölçülülük ilkesi” kavramları göz önünde tutulmalıdır. Buna göre tarafların akdettikleri delil sözleşmesi, ölçülülük ilkesini aşacak ve diğer tarafın ispat hakkının özünü zedeleyecek derecede sınırlandırması halinde geçersizdir.
Bunların yanında delil sözleşmesi hazırlanırken niteliğine uygun düştüğü ölçüde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümleri, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan genel işlem şartlarına ilişkin düzenlemeler ve Türk Medeni Kanunu çerçevesinde dürüstlük kuralı göz önünde tutulmalıdır.
Sonuç
Hukukumuzda, tarafların arasında ilerde çıkabilecek bir uyuşmazlıkla ilgili Anayasa’nın 48. Maddesi’nde düzenlenen sözleşme serbestisi ilkesinden temelini alan delil sözleşmeleri, HMK’da ele alınmıştır. Buna göre taraflar delil sözleşmeleri yapmakta özgür olmakla birlikte bu özgürlüğün sınırları geçersizlik şartları ile belirlenmiştir. Şu durumda, belirli vakıaların hangi tür delillerle ve ne şekilde ispat edileceğini kararlaştırmakta özgür olan taraflar, delil sözleşmesini hukuki sınırlar çerçevesinde akdedebilmektedirler.
YAZAR
Av. Gülşah ALGIN
Av. Mehmet Tuğberk DEKAK
Av. İbrahim Safa UYSAL
Stj. Elif Simay BEŞE
Komentarze