top of page
Yazarın fotoğrafıBilgi Teknolojileri Birimi

Buluşların Patent ve Ticari Sır Kapsamında Korunması



Giriş

Doktrinde ticari sır, sınırlı bir çevre tarafından bilinen, başkaları tarafından kolaylıkla öğrenilemeyecek, gizli tutulmasında işletmenin haklı bir menfaati bulunan ve işletme tarafından gizli tutulması arzu edilen iktisadi yaşama dair olgular[1] olarak tanımlanmaktadır. Patent koruması ise teknik buluş sahibine buluşunu kamuya sunması karşılığında süreli olarak verilen “tekel hakkı”dır. Teknik bir inovasyon sonucu ortaya çıkan buluş, kamuya sunulması şartıyla resmi otoritelere tescil ettirilip patent hakkı elde edilmesi yoluyla korunabileceği gibi, kamuya açıklanmayıp gizli kalması sağlanarak ticari sır anlamında da korunabilir. Peki onu patent hakkı yoluyla mı yoksa ticari sır olarak korumak mı daha makul olacaktır? Bu kritik sorunun cevabında pek çok değişken rol oynamaktadır. Bu anlamda göz önünde bulundurulması ve değerlendirilmesi gereken noktalar aşağıdaki gibi sıralanabilir:


I. Şartlar

Bu anlamda öncelikle patentlenebilirlik şartlarının incelenmesi gerekmektedir. Hukuk sistemimizde patentlenebilirlik için üç ana gereklilikten bahsedilir. Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 82/I’e göre bunlar; yenilik, buluş basamağına sahiplik (tekniğin bilinen durumunun aşılması) ve sanayiye uygulanabilirliktir. Yenilikten kasıt, başvuru tarihinde dünyanın hiçbir yerinde kamuya sunulmamış olmaktır. Sanayiye uygulanabilir olmasından kasıt ise, teorik niteliği aşıp pratiğe uygulanabilmedir.


Ticari sır olmak için ise yukarıdaki gibi belirlenmiş birtakım gereklilikler yoktur; bir işletmeye değer ve rekabet üstünlüğü katan, kolay ulaşılabilir olmayan, çeşitli önlemlerle açığa çıkmaması sağlanan, toplumun ve rakip firmaların bilgisi dahilinde olmayan her bilgi ticari sır olarak kabul edilebilmektedir.


Ayrıca ticari sırların, patent gibi bir korumadan yararlanabilmesi için resmi bir fikri mülkiyet otoritesi tarafından inceleme sürecinden geçmesi ve tescil edilmesi de gerekmez. Ticari sırrın korunması için gereken tek şey; örgütsel farkındalık sahibi olmak, sırrı ifşa etmemek ve ifşa olmasını engellemek için makul önlemler almaktır. Örneğin, bugüne kadar tutulan en uzun ticari sır, 1605’ten beri korunan Chartreuse likörünün formülüdür. Bu formülü bulanların bu kadar uzun süre saklayabilmelerinin sırrının, içeriğe aynı anda yalnızca iki kişinin erişimini sağlamaları olduğu bilinmektedir.


II. Konu

Patent, yalnızca teknik yönü olan buluşlara verilir, teknik saha dışında kalan buluşlara verilmez.[2] SMK 82/II’ye göre buluş sayılmadığı için patentlenemeyen bazı konular şöyle sayılmıştır;


Patent başvurusu veya patentin aşağıda belirtilen konu veya faaliyetlerle ilgili olması hâlinde, sadece bu konu veya faaliyetlerin kendisi patentlenebilirliğin dışında kalır:


a) Keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler.

b) Zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler.

c) Bilgisayar programları.

ç) Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri.


d) Bilginin sunumu.

Madde 82/III’te ise buluş sayılan ancak kamu düzeni, genel ahlak ve etik kapsamında patentlenemeyen konular sayılmaktadır.


Oysa sahibine rekabet üstünlüğü sağlayan ve kamuya sunulmayan herhangi bir yöntem, formül, cihaz, buluş, işlem veya bilgi ticari sır olabilir.


III. Koruma Süresi ve Rekabet Üstünlüğü

SMK madde 101/I’e göre başvuru sahibi, başvuru tarihinden itibaren yirmi yıllık süreyle patent korumasından yararlanabilecektir. Bu süre pek çok hukuk sisteminde aynıdır. Günümüzde patent tescil belgesi ile sağlanan bu koruma süresi, hızla değişen ve gelişen teknoloji göz önünde bulundurulduğunda ticari fayda ve rekabet üstünlüğü sağlama anlamında yeterli görülmektedir.


Ticari sırrın koruma süresinin ise gizli tutulabilmesi halinde potansiyel olarak sınırsız olduğu söylenebilmektedir. Yukarıda bahsedilen Chartreuse likörü örneğinde de görüldüğü gibi ticari sırlar yüz yıllar boyu saklanabilmektedir. Bu anlamda verilebilecek bir başka meşhur örnek ise yüz yılı aşkın süredir saklanan Coca Cola’nın formülüdür. “En değerli ticari sır” sayılan Coca Cola’nın formülü, yüksek teknolojili çelik kasada saklanmakta ve bu formüle yalnızca kimliği bilinmeyen, sıkı gizlilik yükümlülüklerine tabi iki üst düzey yönetici tarafından erişimi bulunmaktadır. Coca Cola eğer bu formülü ticari sır olarak saklamasa ve bir tür hukuki koruma yolundan yararlandırsa idi, sırrını kamuya açıklamış olacak ve rekabet üstünlüğü büyük oranda azalacaktı.


Ancak günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle siber yollarla ya da tersine mühendislik gibi yöntemlerle ticari sırların öğrenilmesi kolaylaşmaktadır. Örneğin otomotiv sektöründe tersine mühendislik oldukça sık kullanılmaktadır, bu sebeple bu sektördeki bilgiler için koruma süreleri Coca Cola ve Chartreuse örneğindeki kadar uzun olmayacaktır.


IV. Coğrafi Koruma Kapsamı

Patent yalnızca tescil edildiği ülke sınırları içerisinde korunur, tescil edilmediği ülkelerde koruması bulunmamaktadır. Ticari sırrın ise tescili olmadığı için coğrafi olarak sınırlı bir koruması yoktur.


V. Maliyet

Patent tescil maliyetleri ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber, coğrafi olarak geniş bir koruma isteniyorsa yüksek maliyetlerin ortaya çıkabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Olası ihlallere karşı yapılacak masraflar da bu maliyeti önemli ölçüde artırabilmektedir.


Bilgilerin ticari sır olarak korunmasında ise her ne kadar tescil gibi maliyetli bir süreç olmasa bile, korunması için alınacak bazı yöntemler masraflı olabilmektedir. Bu yöntemlerin maliyeti, somut olaya göre değişebilmektedir.


Sonuç

EUIPO’nun temmuz 2017’de yaptığı bir çalışmaya göre, Avrupa Birliği genelinde ticari sır koruması patent korumasından fazladır, ancak inovatif Avrupa Birliği şirketleri buluşlarını korumak için hem patent korumasından hem de ticari sır korumasından yararlanmaktadır.[3] Ticari sırlar, her ne kadar Avrupa Birliği üye ülkelerinde patent korumasından daha yaygın olarak kullanılsa da, günümüzde ticari sırrın başarılı şekilde uzun seneler boyunca saklanması oldukça güçtür. Organizasyonel, fiziksel ve hukuki pek çok önlem alınmasına rağmen bu önlemler yeterli olmayabilmektedir. Örneğin, 58 yıllık bir periyotta açılmış olan Amerika Birleşik Devletleri federal mahkeme davaları analiz edildiğinde, ticari sır hırsızlığının %85’inin -her ne kadar gizlilikle alakalı sıkı hükümlere tabi olsalar da- çalışanlar veya iş ortakları tarafından işlenmiş olduğu görülmüştür.[4]


Sonuç olarak, kişilerin yukarıda saymış olduğumuz değişkenleri iyi analiz etmesi, bilgilerin özelliklerini dikkatle incelemesi ve değerlerini iyi tespit edebilmesi en doğru korumayı belirlemesi açısından önem arz etmektedir. Nihai kararı buluşun doğası, endüstrinin doğası, beklenen teknoloji ömrü, buluşun değeri ve buluş sahibinin iş hedefleri gibi faktörler şekillendirecektir. Tüm bu anlatılanlar ve günümüz şartları göz önünde bulundurulduğunda bilgileri/buluşları ticari sır olarak korumanın yanında patent gibi hukuki koruma yollarıyla desteklemenin önemi görülecektir.



KAYNAKÇA

[1] Karasu, Limited Şirketlerde İdare Yetkisi Olmayan Ortakların Şirketle Rekabet Yasağı, Batider 2004, C. XXII, Sa. 3, s. 153

[2] Suluk (Karasu/Nal), Fikri Mülkiyet Hukuku, 3. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 233

[3]https://euipo.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/observatory/documents/reports/Trade%20Secrets%20Report_en.pdf

[4]https://www.foley.com/en/insights/publications/2015/07/thieves-among-us-protecting-trade-secrets-from-emp


YAZAR

Bilgi Teknolojileri Birimi

コメント


bottom of page