top of page

Alan Adı Nedeniyle Ortaya Çıkan Uyuşmazlıklar



GİRİŞ

İnternette “ilk gelen alır” ilkesinin geçerli olması nedeniyle, başkasına ait unvan, marka ve ayırt edici işaretler alan adı olarak tescil edilebilmektedir. Ancak seçilecek internet adresinin (alan adının) üçüncü tarafların haklarına müdahale etmemesi için, alan adının başkalarının ayırt edici ad ve işaretleriyle karışıklığa yol açmaması sağlanmalıdır. Bu anlamda ortaya çıkan uyuşmazlıkların özellikle marka hukukundan, haksız rekabetten, telif hakları ve isim hakları ihlallerinden doğduğu görülmektedir.


Alan Adı ve Marka Hukuku

Marka en basit haliyle, bir teşebbüsün sunduğu malların ve hizmetlerin diğer teşebbüslerin mallarından ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan işaret olarak tanımlanabilmektedir. Marka ayrı ayrı veya birlikte olacak şekilde sözcüklerden, harflerden, şekillerden, renklerden, hareketlerden, seslerden, sayılardan ve biçimlerden oluşabilir. Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) madde 4/I’de, marka sahibine sağlanan korumanın açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla her türlü işaretin marka olabileceği kabul edilmiştir.[1] Markanın tescili resmi fikri mülkiyet otoriteleri tarafından yapılmakta ve sonucunda marka sahibi münhasır hak elde etmektedir. Marka sahibi tescil sonrasında marka hakkını dilediği şekilde kullanabileceği gibi, kendisinden izin alınmadan markasının başkası tarafından ticaret alanında kullanılmasını da engelleyebilir. [2] SMK 7/II’ye göre marka sahibi izinsiz olarak gerçekleştirilen aşağıdaki fiillerin önlenmesini talep edebilir;


Bu bağlamda hak ve yetkisi olmadığı halde başkasına ait bir markanın, aynısının veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde alan adı olarak kullanılması da marka ihlalidir. (SMK 7/III-d)


Marka sahibi, markasına ihlal teşkil eden fiillerin tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini isteyebileceği gibi, şartların oluşması halinde bu fiillerden doğan zararların tazmin edilmesini de isteyebilir. Marka sahibi bu anlamda, markası tescilli ise SMK 29/I’e, tescilli değilse Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun haksız rekabet hükümlerine dayanabilir. Bu sayılanlara ek olarak uluslararası hukuk sistemlerinde, hakkı ihlal edilen marka sahibinin marka ihlali yoluyla elde edilen kârı da isteyebildiği görülmektedir.


Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.


Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.


Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.


II. Alan Adı ve Ticaret Unvanı/İşletme Adı

Ticaret unvanları Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda hem özel olarak, hem de haksız rekabet hükümlerine göre genel olarak korunmaktadır. TTK’nın 52. maddesinin ilk fıkrası kapsamında ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibinin, bunun tespitini, yasaklanmasını, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda hakkı ihlal edilen kişinin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilecektir. TTK’nın bu hükmünün “işletme adı” için de uygulama bulacağı öngörülmüştür.


TTK’nın haksız rekabeti düzenleyen hükümlerine gelindiğinde ise madde 54/II’de, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı” kabul edilmiştir. Alan adı olarak başkalarının kullanma hakkı olduğu ad, unvan, marka, işaret gibi ayırt etmeye yarayan unsurların dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde kullanılması bu madde kapsamında haksız rekabet ihlalini oluşturmaktadır. Uygulamada en çok üçüncü kişilere ait bu unsurların ününden yararlanmak amacıyla alan adı olarak tercih edildiği görülmektedir. Kişilerin fayda sağlamak amacıyla aynı ad ve işareti kullanmayıp tüketici ve kullanıcılar açısından karışıklığa yol açacak şekilde aldıkları alan adları da ihlal sayılabilmektedir. Hakkı ihlal edilen kişi TTK 56/I kapsamında men davası, düzeltme davası ve tazminat davası açabilecektir. Özellikle alan isminin kullanılmasının men’i amacıyla alan isminin iptalinin dava edilebileceği doktrinde ifade edilmiştir.[3]


Ticaret unvanı ayrıca Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun adın korunmasını düzenleyen 26. Maddesi ve Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun haksız fiilleri düzenleyen 49. Maddesine göre de korunmaktadır. 49. maddeye göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkalarına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. TMK’nın adın korumasını düzenleyen maddesine ise aşağıda değinilecektir.


III. Alan Adı ve Ad Üzerindeki Hak

Uyuşmazlıkların çıktığı bir diğer nokta şahıs isimlerinin alan adı olarak kullanılmasından doğan sorunlardır. İçtihatlara göre, bir adın alan adı olarak kullanımı, web sitesinin içeriğinden bağımsız olarak ilgili isim sahibine ayrılmıştır. Uygulamada ünlü kişilerin isimlerinin haksız şekilde alan adı olarak tescil edildiği, bu alan adından tıklama yoluyla veya satılarak ticari fayda sağlandığı görülmektedir. TMK madde 26’ya göre adının kullanılması çekişmeli olan kişi, tespit davası açabileceği gibi, adı haksız olarak kullanılıyor ise buna son verilmesini ve şartların oluşması halinde maddi ve manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.


Aynı ada sahip iki kişi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar ise uluslararası doktrinde tarafların çıkarları tartılarak sonuca bağlanır. Korumaya değer menfaatleri olan kişinin bu alan adına sahip olması gerektiği ifade edilir. Korumaya değer menfaatler tespit edilirken web sitesinde sunulan veya sunulmak istenen içerik de incelenmektedir. Tarafların menfaatleri eşit ise, “ilk gelen alır” prensibinin geçerli olması nedeniyle kendi ismini “alan adı” olarak ilk tescil eden kişi, bu alan adının sahibi olmaya hak kazanmaktadır.


Sonuç

Alan adlarına ilişkin uyuşmazlıklar hukukun başta fikri mülkiyet alanında olmak üzere pek çok alanında ortaya çıkabilmektedir. “ .tr “ uzantılı alan adlarıyla ilgili uyuşmazlıklar ODTÜ DNS Çalışma Grubu ve yerel mahkemeler aracılığı ile çözümlenebilirken, diğer uzantılara sahip uyuşmazlıkların çözümü ise alan adı tescil kuruluşunun genellikle yurt dışında olması sebebiyle küresel ölçekte olmaktadır. Küresel ölçekte ihtilafların çözümü için tahkim yoluna gidilmektedir, tahkim konusunda en çok rağbet gören kuruluş ise hızlı ve etkin sonuçlar sağlaması nedeniyle Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)’dür.


Yukarıda da anlatıldığı gibi uyuşmazlıkların doğmaması isteniyorsa istenen alan adı tescil edilmeden önce; internet arama motorları, fikri mülkiyet ofislerinin sistemleri ve ticaret sicilleri gibi araçların yardımıyla, böyle bir marka olup olmadığı ve var ise hangi ürün ve hizmet sınıfına dahil olduğu; böyle bir ticaret unvanı veya işletme olup olmadığı ve var ise ne derece karışıklık meydana geleceği araştırılmalıdır.



KAYNAKÇA

[1]Karasu (Suluk / Nal), Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 3. Bası, Ankara 2019, s. 161

[2]Karasu (Suluk / Nal), Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 3. Bası, Ankara 2019, s. 215

[3] Seymenoğlu, Melek Dilşen, İnternet Alan İsimleri Sisteminden Doğan Hukuki Sorunlar ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Tahkim Prosedürü, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Dışişleri Bakanlığı Yayınları, Sayı XIII

Comments


bottom of page