19.11.2018 tarihli 30630 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’la (“Kanun”) Türk Ticaret Kanunu’na (“TTK”) 5/A maddesi eklenerek, ticari davalarda arabuluculuk dava şartı olarak kabul edilmiştir. 01.01.2019 Tarihinde yürürlüğe girmiş olan bu düzenleme ile ticari uyuşmazlıkların büyük bir bölümünün, dostane yollarla uyuşmazlıkların çözülmesinde yaygın olarak kullanılan arabuluculuk ile çözümlenmesi amaçlanmıştır.
Kısaca arabuluculuk; yargılamaya konu olabilecek nitelikteki bir uyuşmazlığın, taraflarca ortaklaşa kararlaştırılacak bir arabulucunun, uyuşmazlığa taraf kişilerin iletişimini sağlayarak aralarındaki anlaşmazlığın nihayete ermesini sağlaması faaliyetlerine verilen isimdir. Alternatif bir uyuşmazlık çözüm metodu olan arabuluculuk bir yargılama faaliyeti değil, gönüllü bir müzakere usulüdür.
Kanun ile yapılan düzenleme doğrultusunda, TTK’nin 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartıdır.
Maddenin lafzından anlaşıldığı gibi; ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk, yalnızca “bir miktar paranın ödenmesini” konu alan uyuşmazlıklar için getirilmiştir. Paranın miktarına ilişkin bir sınırlama ise kanun hükmünde yer almamaktadır. Zorunlu arabuluculuk için sağlanması gereken ikinci kriter ise, uyuşmazlığın “ticari dava” niteliği taşımasıdır. Davanın ticari dava niteliği taşıyıp taşımaması hususuna ilişkin belirleme TTK madde 4’te yer almaktadır, bunun madde hükmü dışında özel kanunlar ile yapılan nitelemeler de zorunlu arabuluculuk için önem arz eder. Üçüncü ve son kriter, uyuşmazlığın bir “alacak talebi” yahut “tazminat talebi” içermesidir. Uyuşmazlığa ilişkin olarak sayılan üç kriter bir arada bulunmakta ise, mahkemelerde yargılama yoluna gitmeden önce arabulucuya başvurulmuş olması bir dava şartıdır.
Kanun ile ticari uyuşmazlıklarda arabulucunun yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırılması gerekliliğini ve bu sürenin zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta daha uzatılabileceğini hükme bağlamıştır.
Dava açma şartı olarak arabuluculuğun öngörüldüğü uyuşmazlıklarda taraflar arabuluculuğa başvurmasına rağmen uyuşmazlığa son veremediği takdirde, arabuluculuk son tutanağının aslı yahut arabulucu tarafından onaylı bir örneği ile mahkemeye başvurulabilir. Bu belgenin eksik olması halinde mahkemece davacı tarafa eksikliği gidermesi için bir haftalık kesin süre verilir. Bu süre içinde eksikliğin giderilmemesi halinde, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden reddedilir.
Doktrinde kabul gören anlayışa göre arabuluculuk, hukuk uyuşmazlıklarında alternatif çözüm metotlarından biri olarak görülmektedir. Alternatif çözüm metodu, uyuşmazlıkların çözümünde mahkemenin yargılamasının yanında bir seçenek olarak yer alan, tamamlayıcı bir görev üstlenir. Bu doğrultuda, mahkemelerde dava açmaya hazırlık yapan bir kişinin, öncelikli olarak arabuluculuğa başvurmaya mecbur kılınmasının arabuluculuğun yüzyıllardır süregelen iradi ve gönüllülük esasına dayanan yapısından uzaklaştıracağı itirazları, zorunlu arabuluculuğa karşı öne sürülmektedir. Ancak bundan farklı bir görüşe göre de 7155 sayılı Kanun ile getirilen ticari davalarda zorunlu arabuluculuk şartı, sürecin başındaki irade serbestisini kaldırsa da, dava açılmadan önce uyuşmazlığın barışçıl, düşük maliyetli ve daha kısa sürede sonuç alınabilen bir metot ile nihayete ermesine ön ayak olduğu gerçeği inkâr edilmemelidir.
YAZAR
Mehmet Tuğberk Dekak
Elif Simay Beşe
Comments